Günümüzde, bütün meslekler belli bir eğitimden sonra kazanılmaktadır. Mimarlar estetik,sağlam ve sağlıklı yapıları nasıl yapacaklarını, kimyagerler kimyasal maddelerin hangi alanda ne miktarda kullanılacağını, doktorlar insan sağlığının nasıl korunacağı, hastalıkların nasıl tedavi edileceğini, makine mühendisleri makinelerin nasıl kullanılıp geliştirileceğini, hukukçular kanunların nasıl işlediğini, bilişimciler gelecek dijital dünyanın yazılım gereklerini öğrenmektedir. Bütün bunlar için zaman, enerji ve para harcanmaktadır. Ancak bugün toplumumuzda geleceğin hammaddesi olan çocuğun nasıl eğitileceği, kendisi ve toplum için yararlı bir birey olmasının nasıl sağlanacağı konusunda en önemli dönem olan okul öncesi eğitimi ülkemizde anlam ve önemi yeterli derecede ele alınamamaktadır.
İnsan yaşamında erken çocukluk döneminin önemi, bilimsel araştırmalar ile kanıtlanmıştır. Özellikle yaşamın ilk beş yılında beyin ve sinir sisteminin hızlı gelişmesine paralel olarak çocuğun öğrenme kapasitesi de hızla artmaktadır. Tabula Rasa olan boş beyin erken yaşta hızlı öğrenmenin de etkisi ile zengin uyarıcılı çevre ve deneyimler ile bilinenden bilinmeyene hızla yol alacaktır. Düşük sosyo-ekonomik düzeyde ve elverişsiz çevre koşullarındaki çocuklar, erken yaşlarda eğitilip uyarılmadıkları için okul başarıları bu durumdan olumsuz yönde etkilenmektedir.
Kurumsal okul öncesi eğitim modeli esastır. Ülkemizde okul öncesi eğitim kurumlarının azlığı ve bu çağ çocuklarının 2013 yılı itibari ile ancak %15’i kurumsal okulöncesi eğitimden faydalanabilmektedir. Bu kurumların daha çok büyük şehirler ve merkezlerde yoğunlaşması, çoğunun özel ve ücretli olması dezavantajlı olarak nitelendirilen bölgelere bu ihtiyaç yeterince götürülememektedir. Okul öncesi eğitim kurumlarında okullaşma oranı %80’lere yada %100’lere kısa sürede çıkarılmasını beklemek gerçekçi olmaz. Bu nedenle okul öncesi modele destek olacak daha az masraflı ‘’ Anne-Baba Eğitimi Modeli’’ yaygınlaştırmak gereklidir. BADEP ( Baba Destek Eğitim Programı ) bu konuda başarılı çalışmalar yapmaktadır. Anne ve baba birlikte eğitim programlarına katılabilecekleri ve erişimin kolay ve yaygın hale gelmesi önem arzetmektedir.
Anne – Baba Eğitimi programları hiçbir zaman çocuğun okul öncesi eğitim kurumlarında verilen eğitimin yerini alamaz. Okul öncesi eğitim çağındaki çocuklar için eğitim hedefleri ve kazanımları belirlenirken sadece anne-babalar yada çocuklar odağa konulmamalıdır. Önemli olan hem anne-babayı hem de çocuğu hedef olarak değerlendirmektir. Ancak okul öncesi eğitim kurumları olmayan yerlerde ve imkanları olmayanlar için anne-baba eğitimi okul öncesi eğitiminin alternatifi olarak düşünülebilir.
Yazımı kaleme aldığım sırada haberlerde Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 5 Yaş zorunlu eğitim kapsamına alındığını açıklıyordu. Umarım ülkemin yeni yetişen çocukları için hızlıca alt yapı ve kurumlar oluşturulup tüm çevredeki çocukların okul öncesi eğitimden faydalanması hızlıca sağlanır ve 5 yaşın daha alt yaş gruplarına da ivedilik ile sıra gelir.
Sevil Gülcan GÖREN
Eğitim Yöneticisi / ANCAKADEMİ Blog Yazarı